Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




11 Ağustos 2014 Pazartesi

Sosyal Medya ve "Anne" Blogger'lar

Bu yazıyı yazıp yazmamak arasında çok gel-git yaşadım.
Hala kararsız hissetsem de "taslak"lara bile kaydetsem aklımdakileri yazasım var.
Sosyal medya gerçekten de inanılmaz boyutlara ulaştı.
Eskide kalan medya araçlarından sadece radyoyu kullanıyoruz biz; malum evde televizyon yok. (bazen böyle söyleyince sanki değişik bir şey söylüyormuşum gibi geliyor. Çünkü bize göre de artık "televizyonsuz olmak" gayet normal... ama bu başka bir yazının konusu olsun.)
İnternet iyi ki var diyorum ama zaman bize ne(ler) gösterecek merak ediyorum.
Gerçekten de "akıllı telefonlar kullanan akılsızlar" mı olduk; bunu da bazen sorguluyorum.
En sevdiğim mecra da tabii ki blogum.
İnsan, defterine günlük tutmak varken neden blog yazar ki?
Çoğumuz bence bunu düşünmüştür.
Ben yazmayı sevdiğimden günlüklerime, defterlerime de vakit ayırmaya çalışıyorum; blogda da bir şeyler paylaşmayı seviyorum.
Hem bu sayede bir dolu güzel insan girdi hayatıma; çok mutluyum.

Bu blogun ilk ismi "kahvenin yanında"idi :) 
Derken ismini değiştirdik ve "2 balık 1 kedi" olduk.
Elif'in hayatımıza girmesiyle de neredeyse hep Eliften ve Elifli hayattan bahseder oldum.
Halbuki aklımda ühüüü daha ne konular var :)
Bırak beni buraya, yanıma da güzel bir kahve;sonra birkaç saat bana dokunma :)
Nereden nereye geldim yalnız değil mi?
Asıl aklımda olan ve yazmak istediğim konuya odaklanmaya çalışayım.
Bir süredir beni rahatsız eden bir "anne blogger"lar topluluğu var. (elbette ki isim vermeyeceğim.)
"Takip etmezsin olur biter" diyorum ama işte her yerde karşıma çıkıyorlar.
Herkeste bir garip "en iyi ben bilirim" halleri... "şunu yapmazsan olmaz", "onu yeme, bunu giyme, şu sudan için"vs. sürekli bir söylem halindeler.
"Kanaat önderleri" sanıyorlar kendilerini galiba, işte buna anlam veremiyorum.
Ve elbette ki onları şişiren insanları da anlayamıyorum.
Ben "anne blogger"lardan şöyle kendi halinde olanları seviyorum galiba :) Elbette ki insan tecrübelerini paylaşır, yorum yapar vs. ama her konuda da bilgiçlik taslamaya gerek yok ki.
Herkes "anne", hepimiz "anne" değil miyiz?
Belki de yanlış düşünüyorumdur bilmiyorum ama "reklam kokan hareketler"de beni fazlasıyla itiyor.
Blogdan para kazanmaktan bahsetmiyorum, bu bir tercih/çalışma şekli olabilir.
Sanki çaktırmadan yapılanlar çok komik oluyor :)
Ne yalan söyliyeyim,samimiyeti özledim.
Tabii ki her şey instagrama konulan bol köpüklü kahveler kıvamında değil, bunu hepimiz biliyoruz.
Ama olmadığın gibi görünmeye çalışmak/çabalamak işte bunlar bayağı kötü kokuyor.
Hele bir de "kavga mecrası olarak sosyal medya" konusu var.
Gündemde olanların ben de farkındayım, sanırım hepimiz farkındayız.
Ama illa taraf seçmek zorunda bırakılmak istemiyorum ben, soğuyorum bundan.
Fikrimi söylemek istiyorsam söylerim zaten.
Bir olay olduğunda hemen aynı tip fotoğrafı paylaşmakla "destek" olunmuyor bence. (bu benim fikrim.) Ya da paylaşmayan kişiyi azarlamakla da bir yere varılmıyor.
En ufak bir olayda kişilerin gerçek yüzleri ortaya çıkıyor.
Bir de eleştirme meselesi var.
Ben de yapıyorum(kendim sütten çıkma ak kaşık değilim tabii ki)
Sahi ya neden eleştiriyoruz birbirimizi?
Geçen gün çocuklarının kitap okuyan fotoğrafını paylaşan bir anneye "sizin eviniz hep böyle dağınık mı" dendi...
Bu mantığa/bakış açısına güler misin ağlar mısın?
Normalde sakin mizaçlı biriyim ama böyle şeyler görünce de dayanamayıp yorum yazıyorum ya da bende de birikiyor bazı şeyler.
Kendini olduğundan başka göstermeye çalışmayan herkesi severek/gülerek/eğlenerek/öğrenerek takip ediyorum.
Daha geçenlerde "delianne" blogunu kapatma kararı alınca, çok üzüldüm.
Sanki o hep yazmalıydı :)
Sanal bir dünyadayız ama bazı insanlar o kadar sıcak ve samimi ki sanki onun yaşadıkları/yazdıkları sizin hayatınızın bir parçası oluveriyor.
Elbette ki takip seçeneği her zaman mevcut. Sevmiyorsan, takip etmezsin olur biter :)
Bir de unutmadan instagramda "takip edeni takip ederim"ler, alakasız fotoğrafların altına "butiğime/sayfama beklerim"ler... Nedir, ne hale geldik sanki değil mi?
Ben o yüzden reklam kokan hareketleri takipçi olarak kabul etmiyorum açıkçası.
Biliyorum ki paylaştığım hiçbir şey bize özel olarak kalmıyor ama bir nebze olsun kontrolün  olması da iyi bir şey sanırım.
Takipçi sayısının artmasını neden bu kadar önemser ki insanlar?
200 olsa ne; 2000 olsa ne :) Yani ne değişiyor hayatımızda?
Ben, blogda ya da instagramda yorum yazan/paylaştığım şeye değer verip vaktini ayıran insanları seviyorum; hayatıma bir şey katmayan sayı fazlalarını değil açıkçası.
Birkaç gün önce -bir zamanlar paylaşımlarından hoşlandığım- bir anne; "ben de sizin için şunu yaptım, siz de benim için bunu yapın" demiş... Güldüm cidden :) Ortaokulda mı yapardık böyle?
Bunları da kimseyi incitmek için yazmadım; zaten bahsettiğim kişiler benim "takipçim" değil :))
Öyle içimden geldi, nicedir aklımdaydı.
Sahi siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?




8 yorum:

  1. BU KONUDA KESİNLİKLE HEM FİKİRİM SENİNLE :)

    YanıtlaSil
  2. Negatif, yargılayan ve "öğreten insan" modundaki insanlardan her biçimde uzak durmaya çalışıyorum. Bunların blog biçimleri de pek farklı değil. Haklısın. Tangül

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen.. günlük hayatta kaçıp blogda yakalanıyorum :)) Öğreten insan modeli beni de çok itiyor.. Umarım kaçtığım şeyi ben yapmıyorumdur; öyleyse ne komik olur değil mi :)

      Sil
  3. Tanıdığım kadarıyla sen yapamazsın zaten, sıkılırsın gibi geldi... TH

    YanıtlaSil
  4. seni anlıyorum...
    gerçek yaşamda iletişime nazaran sanalda iletişim çok kazalara musait.. o yüzden bazen yorum yazarken tweet atarken falan tırısyorum yanlış anlama olur mu diye.. elbette iyi niyetliyim ama sınırlar çok mühim bence..
    takip eidlmek merak edilmek beğenilmek hoştur.. ama samimiyet içtenlik kibarlık en hoşudur..
    insanlar kabalaştı sanki gençliğime nazaran :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya hiç sorma..nedir bu "takipçi sayısı" muhabbeti bilmiyorum..
      Yani insanlar bu sayıyı arttırmak için ne taklalar atıyor, şaşıp kalıyorum. ve o kavgalar :) sanal sanal hem de :) Cidden kabalaştık bence de...

      Sil
  5. Öyle bir topluluk var, faydalı oldukları kadar sinir bozucu üslup sahibi de olabildikleri, kendileri gibi düşünmeyenleri yine kendilerinin uygun görmediği şekilde eleştiren bir grup, bence anladın sen onları:)
    Sanal ortamı sevdiğim kadar bazen çok itici buluyorum, ama seninle yollarımızın kesiştiğine çook seviniyorum.
    Takibe takip :-P

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...