Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




ek gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ek gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Elif'in Ek Gıda Süreci / Devam

"Biraz zaman geçsin istedim açıkçası bu yazıyı yazmak için. Çünkü bebekler büyüdükçe huylarıyla beraber yedikleri içtikleri de değişiyor. Tam "işte bunu çok seviyor" diyorsunuz ama ertesi gün bir de bakıyorsunuz ki o çok sevdiği şeyin yüzüne bakmamış. Anne kişisi şokta hatta panik halde. "Neeaaay, napacağım ben şimdi????" Hehehe yok yok, çok şükür henüz o kişi ben değilim. İlk satırlarda yazdıklarım Elif ama bak, onu kaçırmayalım.
Neyse ki şimdiye kadar "yemezsen yeme cicim" hallerimi bozmadım. İnsan bebeğini büyütürken hem kendi de büyürmüş hem de içindeki daha önce hiç görmediği yerleri keşfedermiş ya; işte o hesap bizimkisi. Elif büyüyor, ben büyüyorum. (ki tam buraya uygun bir parantezim var; yakında tammmm 30 yaşında olacağım yehuuu, yani Elif'in ilk yaşından daha önemli değil de ne :) Ve tabii ki keşfediyorum, nasıl bir anneyim acaba diye. Bu da düşünerek olmuyor. Olaylar karşısında verdiğin tepkilerle, kendini gözlemleyerek ve biraz da çevrenin "e sen şöyle şöyle bir annesin" demesinin harmanıyla bir şeyler şekilleniyor. Misal, Elif'in küçük düşme ve çarpmalarına "hadi canım, yoluna devam" dedim hep. Dün ise Elif ilk defa yataktan düştü :/ Yanında değildim ve o sesle beraber sanırım aklım, kalbim başka bir yerlere uçtuuuu sonra geri geldi ki bu 1 saati falan buldu. Hani nerde o "hadi canım, yoluna devam" annesi? Çok çükür bir şey olmadı ama resmen Allah korudu kızımızı. Eliften çok ağladığımı ve sonra Elif'in bana sarılıp sırtıma pışpış yaparak beni sakinleştirdiğini söylememe gerek var mı bilmiyorum...
Yemek işi de bundan farklı değil."
                                                                             ***
Yukarıdaki satırlar şubat ayında yani yaklaşık 5 ay önce yazılmış, yanlış hesap yapmadıysam. Oysa şimdi durum çok farklı, 30 yaşına girdim, Elif 1. yaş gününü geçti ve hatta 15.5 aylık oldu, kreşe başladı... Gelişmeler çok yani.
Ek gıda hakkında genel bir yazı yazmak hep aklımda olan bir şey, neler yaptım nelerden kaçındım arşivimde olsun istiyorum. Ek gıda sürecinin ilk yazısı burada
Ek gıdaya başlamadan önce okuduğum kaynaklar aklımı daha da karıştırmıştı, kimisi muhallebi diyor kimisi "o tabak bitmeyecek" diyor bazıları da rondoyu asla kullanmayın diye parmak sallıyordu. Bizim ek gıda maceramız nasıl olacaktı, meraktaydım çünkü tariflerde yazılan şeyleri anlayamıyordum. Basit bir sebze püresi bile gözümde büyüyordu.
Şimdi dönüp bakınca kendimi tebrik ettiğim konulardan biri de elifin ek gıda sürecinde kendi annelik hislerime güvenerek tamamen içimden geldiği gibi davranmış olmak diyebiliyorum. "de" eki fazla olmuş çünkü kendimi tebrik ettiğim başka bir konu yok. Uyku mu dediniz? Onu da yazacağım, orada ben başkalarını tebrik edeceğim zaten :)
6-8 ay: Ek Gıda Ne Demek, Tanışma & Kaynaşma
Elif 5.5 aylıkken yaşadığı çok yoğun ishalde -ki bence gerek yoktu ama- yoğurda başladık. Elifin yediği şeyleri her zaman önüne bırakmaya çalıştım. Yemeği bir oyun olarak görmesini, yemek sürecinden sıkılmamasını istedim. Başladığımızda hava şartlarından dolayı üstünde bir dolu şey de oluyordu ama ben sonrasında temizlik yapmayı daha pratik buldum hep.
Bu aylarda önerilen aslında 3 gün kuralı ile başlayıp patates, havuç, elma vs. yi rendelemek/haşlamak/püre yapmak gibi şeyler. İlk günlerde ne yapacağımı hiç bilmediğim için bir cam rende ile elmanın püresini verdim. patatesi haşladım, ezdim çatalla. havuç, brokoliyi buharda pişirip önüne koydum. Yemeklerden yarım saat öncesinde emzirmiş olduğum için neyi ne kadar yediğine hiç bakmadım. Sanırım baksaydım da anlamazdım. Bu iki ay biraz tanışma&kaynaşma evresi oldu. Kabakları parmak yiyecek kıvamında hazırlayıp önüne koydum, en çok onu sevdiğini hatırlıyorum.
Kahvaltı olarak yumurtanın sarısı, tuzsuz lor peyniri, biraz ekmek veriyordum.
İlk zamanlarda evde yoğurdu kendimiz yapmaya çalıştık. Pelin Hanım, Pelin Hanııım, uğraştık heralde :) Baktık olmadı, makinesini aldık. Makinedeki yoğurt da ayran kıvamında olunca 8. ayda bu işi bıraktık. Tuzsuz peynir yapmak çok daha kolaydı. Kaynayan süte biraz yoğurt atınca süt kesiliyor ve peynir kıvamına geliyor. Bu peynir işini biraz daha devam ettirdim.
"O tabak Bitecek mi?" kitabını ben biraz abartılı buldum. Çok keskin çizgilerle ayrılıyordu yiyecekler. Çocuğa kaşıkla bir şey vermek mi? Amanın ne kadar saçma, gibi. Ben biraz orta yolda aklıma yatanı yaptım. Yoğurda hep bulandı Elif. Hatta anneme göre çok da iyi beslenemedi :) Ama bence yeterince eğlendi :)
8-10. ay: Özgürlüklerin tadını yavaştan çıkarmaya başladığımız zamanlar. Bu dönemde önüne kuru fasülye, nohut, bezelye gibi taneli yiyecekler koymaya başladım. 8 aylıkken de diş çıkardı Elif.
Elifin öğürme ve böğürme reflekslerini öğrenirken panik olmamaya çalıştım. Neticede o da bu şekilde yutkunmayı öğrenecekti.
6-8 ay arası birkaç defa rondoyu kullandım, rondodaki kıvamı sevmedim. "öz"ü bulamadım açıkçası, bir de ben çok "çorbacı" biri değilim. O yüzden de yiyecekleri Elifin yiyebileceği kıvamda, bazen çatalla az ezerek bazen de ezmeden direk önüne koyarak verdim.
Rahat olmamın sırrı Elifin aç kalmayacağına olan inancımdı. Annesine çektiyse onda da hiç aç kalacak gözün olmayacağını biliyordum. Elif de benim gibi az yer sık yer. Az yediği için ananesi arada panik olur :) Bu aylarda Elife özel olarak yaptıklarımın oranı azaldı ve ortak yiyeceklerimiz arttı.
10-12. ay: Elif için ekstra bir şey hazırlamayı bıraktığım zaman dilimi. Elif az uyuyan bir bebek olduğundan işleri hep pratik olarak halletmeye çalışmamın da etkisi oldu.
Bu aylarda Elif önündeki yiyecekleri çoğunlukla yere atma, fırlatma halindeydi ki hala öyle. Eskiden masanın hemen altından toplayabiliyorduk yiyecekleri, şimdi uzun atma yarışında gibi mutfağın enn dip köşelerini hedef seçiyor kendine.
Bu aylarda kaşar peynirli, omletli kahvaltı, öğlen daha hafifçe bir şeyler, öğleden sonra atıştırmalık meyve ve akşam yemeği gibi bir menüsü vardı.
Atıştırmalık şeyler benim kafamda hala net değil, biraz ne bulursam ondan bundan gidiyor. "Asla yapmam" dediğim pek bir şey olmadı. Tuz ile de bu aylardan itibaren yavaş yavaş tanıştı. Şeker konusunda eskiden daha katıydım, şimdi daha esneğim. Karabalığa kalsa tabii çocuk nutellaya bulanarak büyüyecek :) Paketli, dondurulmuş, hazır gıdaların sağlığımıza ne kadar zararlı olduğunun farkında olarak orta yol bulmaya çalışıyorum.
1 yaş ve sonrası : Tralalala dönemi
Yasaklar tamamen ortadan kalkınca ben de rahatladım. Yumurtanın beyazı, bal, süt gibi yiyecekleri rahatça tüketmeye başladık. Elif hala kaynamış yumurta ise önündeki beyazını tercih eder. Sarısı bazen mideye gider bazen elinde hamur olup şekillenir olmadı yeri boylar. Süt konusu biraz değişik bizde. Ben geç verdim sanırım, aklıma yatmamıştı emzirirken inek sütü vermek. Elif de çok sevmedi zaten. Kreşten gelen notlarda hep "sütü az içti" yazar. Bir de sebze yemeklerinde seçicidir, onun notları da şöyle "tadına baktı/ az yedi/ hiç yemek istemedi" gibi. Normalde canım mı sıkılmalıydı bilmiyorum, her şeyden yememesine ben takılmıyorum. Benim mottom şu: "ekmek seven çocuk can'dır" :) "Sebze yemiyorsa ekmek-yoğurt yer" :)
İlk zamanlarda evde mutlaka yedekte bir şeyler tutuyordum, son aylarda bundan da vazgeçtim. Aç kalacak hali yok, elbet birinden yiyecek. Her öğünde çok dengeli beslenmesi iyi olurdu ama benim o "denge"yi hazırlayacak vaktim olmuyordu ki, zottirik hanım uyumadıklarından :) Kendime ayılmak için yaptığım kahvenin telvesinden veriyordum bir ara, bak ne kadar "denge"liymişim :)
Elif için yaptığım en iyi şey Makarna Lütfen'den aldığım sebzeli makarnalar, erişteler oldu sanırım. Son aylarda tabii ki beyaz un da yiyor, normal makarna da. Bana asıl denge buymuş gibi geliyor.
Kreşteki yemek listesine bakınca bizim karabalıkla klasik diyalogumuz şu : "gitsek bize de yemek verirler mi?" İlerleme kaydediyorum kendi mutfak deneyimlerimde ama her gün için 4 çeşitli muhteşem sofralar hazırlayamıyorum. Hatta yaz geldiği için bizim menü karpuz,peynir,ekmek üçlüsüne döndü. Elifin karpuzu önce eliyle sıkıp gücünü gösterdiği an'ın videosunu da bir yakalasam fena olmaz. Elif son birkaç aydır yemeklere böyle yaklaşıyor: güç gösterisi :) suyunu sıkmak, en uzağa fırlatmak, yüzümüze tükürmek falan. Arada da yiyor. Ki anneme kalsa çok az yiyor, biz yedirelim. Pilavını da Hintliler gibi yiyor Elif. Çatal, kaşık ve tabak onunkilerse yeri boyluyor, bizimkilerse çok kıymetli oluyor.
Uyku konusunda yapamadığım tüm o "cool" anne havalarımı yeme-içme işinde atabiliyorum. Havayı da başkasına değil kendime atıyorum bu arada :) İnsan bir yerde şunu hissetmek istiyor sanırım: oh rahatım, rahatladım.
"Elif yemek yiyor mu?" Aslında ne yediğine ve ne kadar yediğine takılmazsan bence yiyor. Normalde kesinlikle domates yemezdi, kreşten sonra masadaki domatesi gösterince biz ilk başta anlayamadık neyi istediğini :) Son zamanlarda Elif'in düzeni de şöyle: çabuk yiyor ve hemen masadan kalkmak istiyor. Yani biz daha ara sıcaklardayken Elif çoooktaaaan yemeğini yemiş, suyunu içmiş, kalkmaya hazırlanıyor.
Çok şükür şimdilerde "ek gıda" diye bir şeyimiz kalmadı, hepimiz evde ne pişiyorsa hatta pişmiyorsa paylaşıyoruz.
Israrcı olduğum bir konu Elifin mama sandalyesinde bir şeyler yemesi olmuştu, hala da öyle. Mutfaktan aşırıp kaçtığı bir şeyler yoksa elinde genel olarak İKEA mama sandalyesinin çok faydasını gördük diyebilirim. Çok pratik olduğundan anane-babaanneye giderken yanımıza alabiliyoruz.
Uzun bir süre yere poşet sermiştik. Boya yaparken serilenlerden. Her yemek sonrası onu kaldırıp atıyorduk. Şimdilerde Elif o poşedin sınırlarını çok aştığı için yerde halı dahil her şey kalktı, yemek sonrası ekmek,yoğurt vs ne varsa süpürülüp(basit bir çekçek) atılıyor.
Çorbadan bahsetmeyi unutmuşum. Bir ara ben içiriyordum ancak Elif kendisi yemeye o kadar alıştı ki elinde kaşık görünce parmağıyla önünü işaret ediyor,oraya koy diye. Şehriye çorbasının şehriyeleri, çorbaya konan ekmekler, minnak köfteler de böylece yenilebiliyor.
Görsel Elifin omleti olsun dedim ama omletin bu minnoş halini bir daha gören duyan olmadı, o yüzden özenip yaptığım arşivlik bir omlet kendisi :)

Devamını oku »

15 Aralık 2014 Pazartesi

Elif'in Ek Gıdaya Geçiş Süreci ve Kendisi :)

Bu yazıda hem ek gıda sürecini hem de "ek gıda"dan benim ne anladığımı anlatmaya çalışacağım.
Bu yazıyı okuyarak kendinize bir çizelge oluşturmayın yalnız olur mu? Yani yönlendirme amaçlı bir yazı değil. "Bizimki güzeldi, siz de böyle yapın" yazısı hiç değil. "Ben denedim, Elif denedi, biz denedik" gibi bir şey bu ek gıda serüveni.
Elif 5 ay 1 haftalıkken çok fena ishal olduğunda doktor (ben bebek olsam üzerine kusardım,olan) kesin senin sütünden kaynaklanıyor, hemen yoğurda pirinç unlu mamaya başla, sütünü analiz ettir diyerek beni bunalıma sokmuştu. Ben de inat ettim ki sütümden kaynaklı olsa 1 gecede olmazdı diye. Tartıştık ve doktor değiştirdik. Ne hikmetse diğer doktorun yaptırdığı tahlilde enfeksiyon çıktı ve 2. doktor ishalin benim sütümden kaynaklanmadığına beni ikna etti. (burada çok sağlam bir şekilde doktorlara iyi dileklerimi iletesim var ama bu yazının yeri burası değil...) Ve Elif 5 ay 1 haftalıkken ishal olduğu için yoğurda azar azar başladı. İshal geçince bıraktık.
6 aylık olduğunda bayramdı ve Uşaktaydık, orada Elif'in eline simit, mandalina, salatalık, biber ne bulduysam verdim :)
Mama sandalyesini 5 aylıkken almıştık İKEA'dan ve önüne sadece oyuncaklar, biberler koyarak bizimle yemek masasına oturmasını teşvik etmiştim(k). yemesen de burada dur, diyerek. Yoğurdu önüne o kadar çok koyduk ki Elif'in yüzü, saçı, dolaplar bembeyaz olarak kaldırdık. Sonuç : Çok eğlendik. O kadar kir ne oldu? Yıkandı ve geçti :)
6 ay 1 haftalıkken meyve püresi ve sebze püresi denilen şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bence bunu daha açıklayıcı yazmalılar :) "Acemi anneler için ek gıda serüveni" diye bir kitap yok mesela piyasada. Ben mi yazsam acaba :) İnsanların kafası daha da karışsın sonra değil mi :)
Yaklaşık 1 ay öncesinden "O Tabak Bitecek mi?" kitabını okumuştum ama bence eksik yönleri vardı. Çorbayı içirmek gibi. Yani çorba dediğimiz şeyin amacı zaten sulu olmasıdır, onu bir şeylere banarak vermenin esprisini ben anlayamadım.
Kabak, patates ve havuçla derin bir aşk yaşayacaktık ki... Elif kabız oldu. E hani ishaldin sen yavrum :) Patates, muz vs. kestik. Armuda dadandık, bolca zeytinyağı verdik. O da 3 haftalık bir seyir gösterdi ve vücut şuna alıştı "artık sadece anne sütü yok, katı şeyler de bünyeye giriyor, dışkılamayı ona göre yapalım" :)
Aslında bu yazının ilk cümlesi şu olmalıydı: "O ne koku, o..." Cidden ufacık bir bebekten çıkan yüksek volümlü ağlama sesine alışmışken minicik yavrudan çıkan şeyin kokusuna hala alışamadık :) O nasıl bir koku öyle. Acaba kakasını yapmış mıdır diye düşünmemize gerek bile kalmadı :)
Buralar parantezdi tabii, gelelim meyve-sebze işlerine. Yapmaya çalışıp da yapamadığım önemli bir konu da 3 gün kuralı oldu. İlk başlarda ne olduğunu ve nasıl uygulayacağımı anlamadım. Anladığımda "ne gerek var böyle bir şeye" dedim. Aslında biraz yanlış bir düşünce olduğunu fark ettiğimdeyse kaçıncı günde olduğumuzu unuttum. Bu kısımlarda tam bir "çakma anne" olduğumu itiraf etmeliyim.
Elif'i yedirmeye çalışmak bana zor gelmeye başladı ve BLW'nin asıl keşfini bulduğumu hissettim: "Yemek yemeye çalışan anne/babalar çocukları serbest bırakıyor" Olay bu kadar basit. Buharda pişirdiğim uzun ince kabak, brokoli, havucu neredeyse ilk günden beri eline veriyorum. Ortaya da yoğurdu döküyorum. Ve ne kadar yediğine pek bakmıyorum. Yani kendimce bakıyorum ama kaç cc derseniz... İşte orası da kafamı karıştıran bir diğer konu. Tek bildiğim 1 su bardağının 250 ml. olduğu. Elif'e verdiğim yiyecekleri cc'ye göre ölçmüyorum. Turuncu kaseden mi yedi, cezvede ne kadar vardı göz kararı ona bakıyorum. Bu da benim 2. handikapım sanırım.
1.'si çok unutkanım, 2.'si çok dalgınım, 3.'sü çok üşengecim. Bunları da iyi bir şeymiş gibi söylemiyorum. Sadece bu üçlü birleşince ortaya "Al çocuğum bunları pişirdim, istediğin kadarın ye, istediğin kadar da etrafı batır" gibi bir şey çıkıyor. Elif'e kaşıkla bir şeyleri yedirmektense sonrasında kirlenen etrafı temizlemek bana daha rahat geliyor. Bu işte bir terslik var sanki ama tam bulamadım.

Peki Elif önüne koyduklarımı yiyor mu?
Bazen evet bazen hayır.
Tercihleri ve öncelikleri var.
Muhallebiyi birkaç denedim ama sevmeyince bıraktım mesela.
Havuca tepkiliydi, yeni alıştı.
Favorileri yeşiller: kabak, brokoli, ıspanak, bezelye gibi.
Benim 3. handikapım da ay gelişimine pek de bakmadan yiyecekleri vermek oldu. 8. ayı beklemeden verdiğim çok şey oldu, 3 gün kuralını da uygulamadım. Yani ben ek gıda serüveni hakkında bir kitap yazacak olsam "anneleri yanlış yönlendirmek" suçundan ifade vermeye bile çağrılabilirim :)
Tek güzel tarafı rahat olmam oldu. Ben rahat, Elif rahat. Ama bence bu durumda mayanın ve benim şu duamın etkisi büyük: "Allahım, uyku konusunda çok gıdıklandık, yemek konusunda gıdıklanmayalım, Elif bana çekmiş olsun, iştahı çok olsun." Amin :) İştahı çok mudur bilmiyorum çünkü karşılaştırma yapamıyorum ama bence istediği şeyi kendine yetecek kadar yiyor. Yani mühim olan da bu değil midir? Bilsem aynı duayı uyku için de yapardım :) Şimdilerde başladım zaten, duaların gücüne de kalpten bir şeyleri istemeye de çok inanırım.
Hiç sormuyorsunuz, yoğurdu nasıl mayaladın diye? Sanırım herkes bunu biliyordur ancak biz 2 saf kara balık olarak bunu bilmiyorduk. Bir dolu denemeden sonra baktık ki olmuyor AOÇ'nin 2 günde bozulan yoğurdunu verdik Elif'e ve hiç de "amanııın yavruma katkılı şeyler veriyorum" demedim. neden bilmiyorum. AOÇ zaten yeterince güven veriyor bana ve "katkı" konusunda çok aşırı olmak istemediğime karar verdim.(bunu da daha sonra açayım) Tam o ara bize bir hediye çeki geldi ve bununla ne yapsak ki derken kendimizi yoğurt makinesi almış bulduk. İlk başlarda onu da beceremedik, hep ekşi mayaladık ama yılmadık. Sonunda evde yoğurt mayalamayı başardık. yehuuuu :)
Gelelim blender konusuna. Bu ara her yerde "amman yiyecekleri blenderdan geçirip vermeyin" diyordu. ben yine de denemek istedim. Yaklaşık olarak 4 ya da 5 sefer denedim. Baktım ki ortada ne sebze ne de özü kalıyor hatta ortaya çıkan menüyü benim bile canım çekmiyor, blenderı bıraktım. Buharda pişirip ya da az suda haşlayıp çatalla ezmeye başladım. Ama öyle yapınca da benim yedirmem gerekiyordu. Bundan da hoşlanmadım. Bilmiyorum neden, Elif kendi kendine yiyebilecekken onu kaşıkla beslemek bana gereksiz geliyor. Biraz abartılı bir cümle mi kurdum bilmiyorum. Şimdilerde çok sulu olmamak kaydıyla çorbasını ben kaşıkla veriyorum. Diğer şeyleri de yiyebileceği boyutta, kıvamda önüne bırakıyorum ve yanından ayrılmıyorum. Yalnız o yemeğini yerken gözümü de dikmiyorum. Mesela kahvaltı, peynir(süt kesiği), yumurta sarısı, yeşil zeytin önünde oluyor. Mandalina suyunu demir ilacından sonra kaşıkla veriyorum. Pekmezini yine kaşıkla veriyorum. Verdiklerimin hepsini yiyor diyemem, zaten o yedikçe önüne bir şeyler koyuyorum. Yemek istediği halde parmaklarıyla alamadığı yiyecekleri de kaşıkla kendim veriyorum, mutlu oluyor :)Birkaç defa omlet denedim, sevdi aslında ama bence ayrı ayrı yemeye alışması daha önemli. Bir ara meyvesini de yoğurtlu veriyordum. Şimdilerde her şeyi ayrı veriyorum.
Meyveler konusunda kafam biraz karışık. Cam rendede rendeleyip püre halinde kaşıkla veriyordum ki... "Sebzeleri yiyor da meyveleri neden yemesin" diyerek buna da bir ara verdim. Yalnız tüm meyveler bu kategoriye girmiyor. Bunun en güzel örneği üzüm. Yeşil zeytin gibi mercimekten büyük nohuttan az küçük boyutta kesip önüne koyuyorum. Kafamı çevirdiğimde üzümlerin yerinde yeller esiyor :) (Bağırsaklarını fazla çalıştırmış yalnız, ona dikkat etmem lazım) Muzu çok sevmedi sanırım. Ne şekilde verdiysem biraz boyun büktü. Elinden kaymasa rahat yiyecek belki ama o kayganlık onu rahatsız etti, onu anladım. Elma ve armut bana sert geliyor, onları püre olarak yediriyorum. Nar ve vişneyi de denemek istiyorum. Narı sanırım suyunu sıkıp yoğurda karıştırarak vermek daha iyi olacak.
Meyveler/sebzeler/blw/ ek gıda konusunda biiir dolu güzel yorum bekliyorum :)
Peyniri de şöyle yapıyorum: Süt kaynarken içine 3-4 yemek kaşığı yoğurt(suyu) ekliyorum, o da kesilmiş oluyor. Sonra onu süzüyorum. 1 litre sütten 200 gr. civarında peynir çıkıyormuş, onu da gördük :) Minik poşetlere koyup buzluğa atıyorum, böylece daha taze kalıyor.
Daldan dala gibi oldu ancak, 4. handikap ise SARMISAK... Bizim eve hiç girmedi bu yiyecek :) Şimdilerde girecek mi girmeli mi konusunu düşünüyorum. Hayatım boyunca yemedim ve eksikliğini hissetmedim. Çok faydalı bir doğal antibiyotik olduğunu duydum ancak benim onu yiyebilmem için cidden beynimin uyuşmuş olması, ne yaptığımı bilmiyor olmam falan lazım :) Kısacası tazesi mi yoksa minik beyaz hali mi verilir, nasıl verilir, neden verilir bir bebeğe bilen biri yazsın olur mu :)
Tüm suç annemde bence. O, o kadar çok sevmese ve bana hamileyken devamlı yemese bence ben bu kadar tiksinmezdim :) Soğan için de benzer hisler besliyorum ama çaktırmıyorum yani 1-2 yıldır eve soğan giriyor, kendisini yemeklere bütün olarak ekleyip yemek pişince de direk atıyorum. Elif içinse rendeleyip yiyeceği şeylere koyuyorum. Annelikten benim anladığım bu yani, o soğanı da bana ellettin ya Elif :)
Aynı şey siyah zeytin için de geçerli. Benim görmeye bile tahammülüm yok kendisini ama galiba Elif için evde bulunması gerekiyor değil mi? Bir de ben zeytin ağacını çok severim, ironiye bak...
Son doktor kontrolümüzde doktorla aynı kafada olduğumuzu görmek beni rahatlattı. 1 yaşına kadar 3 şey yasak: bal, süt ve yumurta beyazı dedi. (Üçlemeye buradan sevgilerimi göndereyim :) Sizinle karşılıklı kuru fasülye turşu yiyebilir, yiyecekleri önüne koyun kendisi yesin dedi. Bunu genç bir doktor söylese BLW diyor derdim :) Ama bu tontiş amcanın BLW'den haberinin olduğunu sanmıyorum, olsa olsa aklın yolu birdir diyebilirim :)
Hassas olduğum 2 konu var: tuz ve şeker. Bu konuda katıyım. Hele ki 1 yaşından önce tuzla ve şekerle tanışmasını çok doğru bulmuyorum. Şeker dediğimiz şey zaten meyvelerde bolca var, öyle değil mi?
Mama sandalyesindeyken Elif'in altına mutlaka büyük bir poşet seriyorum(boyacıların kullandığı tipte olanları keserek kullanıyoruz), yemek yiyeceği zaman önünde oyuncak bulundurmuyorum, sadece yiyecek ve -şimdilerde dişini kaşımak için kullandığı- kaşığı var. mızıldanıyorsa, kendince o yemek bitmişse 1 kere daha soruyorum ve cevabı netse hiç uzatmadan oradan kaldırıyorum. Mümkünse bizimle aynı saatlerde yemek masasında olup yemeğini yemesini önemsiyorum ancak uyku saati gelmişse bu durumdan vazgeçiyoruz. Son zamanlarda tükürmeyi öğrendi ve bu cidden fena oldu. İlk başta gülüyorduk ki sanırım bu onu daha da cesaretlendirdi. Bir ara "hayır" dedim ancak böyle dersem benimle inatlaşıyor. Dikkatini dağıtıp şarkı söylüyorum, arada dans figürleri yapıyorum, bazen unutuyor tükürmeyi. Yiyecekleri sevmediğini sanmıştık ama baktık ki yeni bir şey keşfediyor: tükürmek :) Sanırım bu onun için önemli bir şey,o yüzden de çok müdahale etmiyoruz.
Şu konuda da rahatız: her şeyi sevmek/yemek zorunda değil. Biz de her şeyi seven/yiyen bir çift değiliz ve bunun eksikliğini de yaşamadık. Evimize hiç girmediği halde Elif'e bamya verdik mesela, sevmiş görünüyordu. Yani önyargısız olmak lazım sanırım. O değil de Elif sarmısağı çok severse işte o zaman yandık :)
Blogdaki yazıları okuyunca yemek yapmak hatta aşure pişirmekle ilgili ne kadar marifetli(!) olduğumu anlamışsınızdır; sanırım tam da bu sebepten daha hamileyken endişelenmiştim, ek gıdaya geçtiğimizde Elif aç kalacak diye :) Çok değişik şeyler yap(a)mıyorum belki ama iyi niyetliyim ve öğrenmeye çalışıyorum. Sanırım bu da iyi bir şey. Ne de olsa kızını pizzayla ek gıdaya başlatmış bir zihniyetle kuzenim :))
Aklıma takılan diğer konuları da buraya yazayım:
1. Baharatlar: Ben azar azar yediği şeylerin içine koymaya başladım ama baharatların nasıl bir kullanımı olmalı, bilen var mı? Mesela kıyma haşladığımda içine kimyon, kekik koyuyorum. Başka nerelerde nasıl kullanılır baharatlar?
2. Yemeklerin saklanması: Genelde günlük pişirmeye çalışıyorum ama bazen de çok yapıp süt saklama poşetleriyle buzluğa atıyorum. (Lansinoh bu konuda iyi çünkü çift kilidi var) Onun dışında cam kavanozlarım var. Anne gazetesi Pelin Avent'in saklama kaplarını tavsiye etmişti ama henüz almadım. Siz yemekleri nerelerde saklıyorsunuz?
3. Dışarıda yemek yemek: Biz dışarıda  yemek yemeyi seven bir çift değiliz. Yani  baş başa mum ışığında bir restorantta yemek yiyelim desek kesin benim uykum gelir, karabalık da sıkılır. Özel günlerde bile bence en güzeli evde ev yemeğidir :) Mesela bizim için yılbaşı demek balık yemek demektir :) Yani dışarısı için çok da endişelenmeme gerek yok ama yine de illa ki Elif'in yemek saatinde dışarıda olduğumuz oluyor/olacak. 1-2 kez deneyimledik ki mama sandalyeleri inanılmaz pis. Değil ki önüne yiyecek koymak Elif'in kolunu değdirmesi beni/bizi eğreti etti. Anane babaanneye mama sandalyesi itinayla taşınıyor çünkü kendisi İKEA, sök yapıştır yerleştir bir model :) Ev ziyaretiyse de yere oturtup yedirmek mantıklı/makul. Ama açıkçası bu konu benim için biraz havada. Önerisi olan varsa lütfen yazsın. Ya da biz süreci yaşayıp görelim.
4. Su: Elif sağolsun biberon almadığından sıvı bir şeyler tüketme konusunda kafası karışık. Sadece İkea'nın alıştırma bardağını sevdi, onda da illa kendisi tutacak ve bolca etrafı sulayacak :) Ya da bildiğimiz kahve fincanlarıyla/bardakla içiriyorum. Sabahları mandalina suyunu kaşıkla veriyorum. Suyu pek içmiyor böyle olunca da. Bu konuda fikri/önerisi olan var mı?
Bu ara kafama takılan diğer bir konu da yiyecekleri Elif'in yiyebileceği boyuta nasıl getirmeli konusu. "Parmak yiyecekler" bu konuda on numara ancak her şey de "parmak" olmuyor :) Sanırım onu da zamanla öğreneceğim. Güzel tarifler buldukça burada paylaşayım.
Çıtır Kabak :)
Tarif demişken; bana teee ilk günlerde kendi özel tariflerini gönderen canım arkadaşlarım Ayşe ve Pelin'e apayrı teşekkür. Pelin'in ayrıca blogunda harika tarifler var. Sağlıklı yaşam konusunda seni örnek alayım diyorum Pelin ama hep tökezliyorum. Kefiri evde yapmak nedir arkadaşım, hep kötü örnek bunlar :)
Onun dışında Makarna Lütfen ürünleri bir harika, Özge'nin Oltası'nın tarifleri çok güzel. Gurme Bebek'i zaten duymayan kalmamıştır :) İnstagramda bir de bebeksofrası, eymeninmenüsü, aşçıanne'yi takip ediyorum.
"Hayatta yapmam" dediğim şeyler olmasa da "şartları zorlayarak yapmamayı tercih edeceğim şeyler" var:
- Kavanozdaki püremsi/mamamsı şeylerden yedirmek. Hiç almadım ve hatta o reyona bile bakmadım ama uzaktan görünüşleri pek acayipti.
- Kutu meyve suları (Acayip nefret ediyorum onlardan, biz hiç almıyoruz ve mümkünse Elif de hiç tanışmasın isterim.)
- Elif'e zorla bir şeyler yedirmeye çalışmak... Dediğim gibi büyük konuşmamak lazım. İştahı kesilir, can sıkılır, düzeni bozulur da "aç kaldı benim bebem" diye peşinde dolanırsam bu yazdıklarımı okurum sonra. (Umarım öyle bir şey olmaz)

Elif'in üzeri gün içerisinde birkaç kez değişiyor (ıslanmışsa), sadece lekeliyse değiştirmiyorum çünkü akşam giydiği pijaması her daim temiz oluyor (olabildiğince)
Adanaya gittiğimizde bizimkiler Elif'in yeme şekline, etrafın kirlenmesine, benim rahat tavırlarıma inanamadı. Hatta kuzenim eline kaşığı alıp Elif'in önüne dökülenleri "aç kaldın yavruum" deyip yedirmeye bile çalıştı, kayıtlarda var :) Şunu fark ettim ki temizlenmeyen hiçbir kir, leke, pas yok. Çıkmayanlar da Elif'ten bize anı olur, ileride güleriz. Üst bodylerinden zaten 5'er 10'ar alıyorum ki kirlendiklerinde içim yanmasın :) Ve ben hala annelerin neden bebek kıyafetlerine çok para verdiklerini anlayamıyorum. (zenginlik haricinde)
Ek gıda sürecinden başlayıp nerelere gelmişim :)
Elif'e bebe bisküvisi yaptım, gidip onları güzel bir kaba koymam lazım. Tarifleri de başka bir yazıda vereyim yoksa bu yazı bitmeyecek :)
* Son soru: Elif'in eline çatalı ne zaman vermeliyim? Çatal da almadım gerçi Elif'e hala :)
**1 seferde oturdum yazdım sanıp yanılmayın, bu yazıyı da 2568 defa başına oturarak bitirdim. Ama bitirdim :) Yaşasın "y" time :)





Devamını oku »