Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




pırasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2014 Çarşamba

2 Balık Mutfakta :)

Elifle beraber ben de biz de büyüyoruz diyorum da kimse inanmıyor.
Yerleşik bir düzenimiz olsaydı ve Elif tüm bunların "üzerine" gelseydi muhtemelen onu bu düzene yerleştirmeye çabalardık ama bizde tam tersi oldu.
Zaten oldukça düzensiz yaşıyormuşuz (şimdi daha iyi anladım) ve Elif bize bir düzen getirmiş, yani hayatımızın tam "ortasına" düşmüş.
Yemek yapma konusu da öyle.
Şimdiye kadar hep aynı yemekler, tariflerle geçiştirmiş; annelerin buzluğa attıklarıyla doymuşuz.
Bugünlerden sonraysa kolları sıvama ve mutfağa girme vakti :)
İnsan bir şeyleri başardıkça daha çok yapası geliyor. Bana bunu en son matematik için söylemişlerdi, inanmamıştım ama onda bile yaşadım. Daha çok matematik sorusu çözmek istemedim belki ama yeni gelenlere daha nazik davranmıştım. Okuldaki matematik hocalarını hiç sevemedim, hep de kopya çektim. Dershanedeki hocaları sevmiştim ama zaten sözel sınıfta olduğumdan hiç matematik yapmasam bile istediğim bölüme giriyordum, ben sırf hatrı kalmasın hocaların diye 8 tane yapmıştım ilk sorulardan o da :)
Mutfak diyordum ben nasıl matematiğe ulaştım bilmiyorum. Demek ki mutfak da benim için bir nevi "matematik sınavı" imiş. O kadar çok gramlar, ölçüler var ki kafam karışıyor. Fincan ya da bardak hesabı olan şeyleri daha kolay anlıyorum ya da bizim bir mutfak terazisine ihtiyacımız var :)
Düdüklü tencereyi kullanmaya başlayalı neyse ki 1-2 yıl oldu ve sahiden hayatımız kolaylaştı, hem de şu eski modellerden kullanıyorum. Şu an piyasadaki değişik kapaklılar bana daha alengerli geliyor. Düdüklüde birçok yemeği pişirmek hem zevkli hem de pratik. İçine doldur tüm malzemeleri ve kapağını kapat, olay bu :) Misal kurufasülye, bir pazar klasiği.
Bu ara yapabildiğim için büyük mutluluk duyduğum şeyleri yazmak istiyorum:
* Tarif vereceğim falan sanmayın bu arada :)
1. Pilav: Bizim evde pilavı hep karabalık yapar-dı. Ben çok denedim ama olmadı, yapamadım. O kıvam illa ki tutmuyordu. Bana pilav yapmayı eskilerden çok sevdiğim S. isimli bir arkadaşım göstermişti, o zamanlar yapabiliyordum ama sonra yapma imkanı bulamayınca unutmuşum. Geçen gün bana yine bir aydınlanma geldi: "yaparım ben bunu" dedim. Yemek yapmayı bilenlere bu satırlar çok komik gelecektir, yok artık sende diyeceksiniz ama durum hakikaten böyle.
Benim mutfaktaki ve genel diğer odalardaki iş yapamama sorunum şu : Çabuk sıkılıyorum ve acele ediyorum. Bu sefer pirinci cidden iyi kavurdum ve sahiden suyunu çektiğinden emin olunca da altını kapattım. Oldu mu sana mis gibi pilav :) Heyooo
2. Limonlu Haşhaşlı Kurabiye: Bu tarifi daha önce yazmıştım sanırım. Bir kitapta görmüştüm ve evde haşhaş olunca, onu kullanmalıyım diye düşünüp denemiştim. Sonuç oldukça başarılı. Bu sefer Elif'in verdiği kalıbı kullandım ve çok sevdim, iyi ki kurabiye kalıplarını paylaşan dostlarımız var :)
3. Sakızlı Muhallebi: Bu zaten DR. Oetker amcanın hazır paket karışımı ama şunu unutmamak lazımmış: tarifte "devamlı karıştırın" diyorsa bunun bir anlamı var. Ben saf saf "bir karıştırmayayım bakalım ne oluyor" hallerindeydim. Ki buna gerek yok. Devamlı karıştırınca topak topak olmuyor ve afiyetle yeniyor.
4. Peynirli Tepsi Böreği : Adını afilli yazınca bir şey değişmiyor, bildiğimiz peynirli börek tek farkı benim artık yapabiliyor olmam :) Bu tepsi böreğinde yufkaların nasıl yerleştirildiğini bir türlü çözemiyordum, birkaç defa ıspanaklısını karabalıkla denemiştik ama bizimkinin kenarları kapalı olunca "sürpriz yumurta" gibi duruyordu. Öyle olunca ben hep rulo şeklinde yaptım börekleri. Geçen gün anneme sordum, bence karmakarışık anlattı :) Ama ben aklımda kalanları uyguladım. Bir de "senin tepsine 5 yufka iyi gidiyor" diyen bir insanın bu lafı üzerine neden elimde de varken sadece 4 yufka kullandığımı ben de bilmiyorum. Neticede çok ama çok sevdik. Komşunun tabağı günlerdir boş bekliyordu çünkü haşhaşlı kurabiyeden vermeye kıyamamıştık :) Börekten verdim, ilk defa yaptığımı da söyledim. Neyse ki  anlayışlı biri ama 3 çocuğu olduğundan bir hayli tecrübeli. Yani sadece 1 kere yaptım ama sanki yine yaparım ben bu işi, içimde öyle bir sıcak his var. Bir de bence yarım soda cidden böreğe iyi yakışıyor ya da kabartıyor,sevdim.

5. Kıymalı Karnabahar: Meğerse ne kadar basitmiş. Benim daha önceki yapmalarımdaki sorunum yine şuymuş: acele etmek ve özenmemek. Şimdiyse karnabaharları iyice haşladım (abartmadan) ve ayrı bir kapta kıymalı sosunu hazırladım. İkisini borcama döküp fırına verdim, olay bu :)

6. İrmik Helvası: Üniversitedeyken canım çektiğinde bir sefer denemiştim, üzerindeki tarife göre yani 1 tüm pakedi kullanarak. Sonuç mu? O tencereye çok ihtiyacım vardı ve yıkamak zorundaydım... Geçen gün yine canım çekti-ki onca yıl ne zaman canım çekse ki canım sadece yazlıkta irmik helvası çeker; anneme yaptırırdım- kuzenime sordum. Kendisi mutfakta pratikliğin ve lezzetin baş şefidir :) Basitçe anlattı ve ben kolayca yaptım. Tek sorun şu ki fıstıkların da kavrulması gerektiğini söylememişti. Ben bu kadar basit şeyleri bile nasıl bilmiyorum, uzayda mı yaşamışım bazen hayret ediyorum. Ben paketten çıkarıp sıcak helvanın üstüne koyunca karabalık bana: "Onlar kavrulmuyor muydu" dedi. "Bilmem, pakettekiler hazır değil mi?" dedim. Nasıl "hazır yemeğe" alışmışsam artık...

7. Pırasa: Hele ki bu pırasa var ya... Hayatımın şokunu yaşattı bana. Evde yiyecek bir şeyler vardı ama benim canım ekşili sulu pırasa çekiyordu. Ki karabalık sevmediğinden bizim evde hiç pırasa pişmezdi ama ben de hayret soğan ve sarımsak yemememe rağmen pırasayı çok severim. Neredeyse 5 dakikalık bir sürede pırasayı, havucu doğradım, domates ve biber de kayınvalidemin verdiği kışlık sostan kullandım, içine biraz nohut,1 limon ve hoop düdüklüye koydum. tam 6 dakika sonra pişmiş, yenmeye hazırdı :) Ve annemi aradım dedim ki "e bu pırasa çok kolay pişiyormuş, siz mutfakta çok uzun kalıyorsunuz, neden ki?" :) Bir de böyle beğenmemeler falan başladı bende. Annem ve teyzemle mutfakla ilgili anlaşamadığımız konu şu: yemek yapmak pratik bir iş, uzuuun uzuuuun bir iş değil. Ama onlar orada vakit geçirmeyi seviyor. Ben de öyle olunca yıllarca hep "yemek yapmak uzun ve meşakketli bir iş" diye beynime kazımışım. Mutlaka öyle yemekler de var, misal içli köfte... Ama ben şimdilik pırasa, kuru fasülye, peynirli börek vs takılayım.

Değişen tek şey benim zihnim ve algım oldu. Yani "yapabilirim" dememle başladı her şey ve sabrettim, azmettim, kendime inandım, özendim, severek yaptım, keyif aldım ve oldu.
Benden mutlusu yok :)
Yaparak yaşayarak öğrenme: İşte kilit nokta bu! Ben annemlerden pek bir şey öğrenemedim vakti zamanında. Onlar cidden uğraştı, didindi ama benim kafam buna hazır değildi. Şimdiyse en temel ve kalıcı öğrenme şekliyle mutfağa girdim(k): yaparak ve yaşayarak öğrenme!
Tüm bunları yapmama sebep aslında Elif'in ek gıdaya başlamasıyla beraber benim tutuşmam oldu. Pürenin bile nasıl olduğunu bilmiyordum. Şimdi hala bilmediğim bir dünya şey var. Mesela yoğurdun kıvamını tutturmak gibi. Ama neticede iyi niyetliyim, istekliyim ve başardıkça yani yaptığım şeyler yenebilir kıvamda oldukça kendime daha da çok güveniyorum.
Elif'in ek gıda sürecini de ayrıca yazacağım.
Ama şu kadarını söyleyeyim: (maşallah) çok eğleniyoruz !
* Güzel tariflerinizi, önerilerinizi beklerim.
Sevgili Esen, bu yazıdan sonra benim hala aşure için hazır olduğumu düşünüyorsan seni tebrik ederim ve verdiğin gazla ciddi ciddi aşure yapmayı düşündüğümü söylemek isterim :)

Devamını oku »